U-Boat Type9 / Academy
1/150

Tayfun Gerdan



Montaj ve Tesviye:

Plastik Model Klübü'nün ara yarışmasına en az bir gemi modeli getirerek olaya destek vereceğime dair söz vermiştim. Ancak gel gör ki üzerinde çalışmakta olduğum gemi terslik üzerine terslik çıkararak yarışmaya kadar tamamlanması imkansız bir halde bana bakmaktaydı. Yarışmadan önceki gece saat tam 23.00'te dolabı açarak sabaha kadar bitirebileceğim, yarışmaya götürülecek kadar karizmatik (Revell'in harbour tug'unu yeteri kadar karizmatik bulmadığımı belirtmeliyim) ama yapımı da sorunsuz bir model aramaya basladım. Alman ve Italyan markalarını pas geçerek uzakdoğuluların dehşetengiz kalıpçılık maharetlerine kendimi teslim etmeye karar verdim. Kısa süre sonra Academy'nin 1/150 Type IX denizaltısında karar kıldım. Sevimli Koreliler bu modeli öyle bir tasarlamışlar ki isterseniz küvette dalış da yapabiliyormuş. İçinde motoru püsürü de varmış. Ama dilerseniz statik display model olarak da toplanabilirmiş. Tabii bunların kutunun üzerinde okuyup da tufaya gelip alalım diye yazılmış ibareler olduğunu gecenin bir yarısında tüm Kore halkına Allah ne verdiyse söverken farkettim.

Ancak bu vesileyle bir gemi yapımında başıma gelecek hemen her şeyin geldiğini ve hepimiz için eğitici bilgileri içeren bu yazının ortaya çıktığına da sevindim. Allah'tan en başından beri hadiseyi fotoğraflamışım.

Neyse, kutuyu açtım ve şamata başladı. Kutudan üç ayrı sprue üzerinde siyah, kırmızı ve süt mavi renkte (ne alakasi varsa artık) plastiğe basılmış bir alay parça, bir elektrik motoru ve bununla ilgili bir araba civata, vida, kablo,kıl,tüy bi şeyler çıktı. Fotoğrafın arka planında bizim Gemi Modelciliği grubunun meşhuur Karadeniz Takası astarı atılmış, güvertesini bekler bir şekilde görülebilir. Ancak o gece bu denizaltıyla boğuşurken o takayı henüz bitirmemiş olduğuma çok sevindim. (Birazdan anlayacaksınız bu sevincin sebebini)

 



Parçaları Allah ne verdiyse birbirine yapıştırmaya giriştim. Alet küvette yüzsün diye yapıldığından her tarafında anlamsiz delikler ve bunlar için kutudan çıkan bir takım tıkaçlar falan barındırıyor. Bunun yanı sıra dümen bloğu da hareketli olsun diye imal edildiğinden parçaların arasında 1 mm civarı kalınlıkta boşluklar var. Bir ya sabır çekerek bunları hızla macunlamaya giriştim. Resimde soldaki parçanın sol ust tarafında tıkacı taktıktan sonra ortaya çıkan hazin görüntüyü; sağdaki parçada ise bu tıkacın kafasının kesildikten sonraki halini görebilirsiniz. Bu boşluk ve delikleri macun, plastik parçalar ve çer çöple tıkadıktan sonra dümen, pervane ve mil üçlüsünü test fittinge tabi tuttum.



Kitten berbat kalite ve görünüşte plastik bir pervane ile, yüzücü modelde kullanılacağı için midir nedir, gövdeden arkaya doğru 3-4 cm taşacak uzunlukta bir mil çıktı. Aksi gibi bu mili Dremel dahil hiç bir aletle kesemeyeceğimi de bir miktar uğraş sonunda farkettim. Mili bir çöp-şiş çubuğuyla, pervaneyi de bizim Karadeniz fırtınasının pervanesiyle değiştirdim. Şaşılacak bir şekilde boyu posu olması gereken büyüklükteydi. Zaten olmasaydı ya da ben efendi gibi takayı bitirmiş olsaydım o gece o berbat pervaneli denizaltı ile uğraşmayacaktım, dahası bu modeli muhtemelen daha sonra da bitirmeyecektim ve siz de bu yazıyı hiç okuyamayacaktınız. Milin boyunu olması gereken boya ayarlayıp, pervaneyi ucuna taktım. Mil ahşap, pervane de white metal olduğundan Humbrol'un 1 numaralı astarını kalınca atıp, kuruyunca üzerine Humbrol'ün 12 numaralı Copper boyasını attım. Bu gibi materyalleri plastikle yanyana kullanacağınız zaman astar atmak hayati. Aksi taktirde bitmiş modelin üzerinde "Aslında biz tahtayız ama maketçi abi bizi buraya yapıştırdı" şeklinde sırıtıyorlar.



Denizaltının gövdesi üstte ve altta iki ayrı bloktan oluşuyor ve her bir blok da baş, kıç ve ana gövde şeklinde üç ayrı parçadan oluşuyor. Bunları hemen test fittinge alıp bantla birbirlerine tutturarak yapıştırdım. Alt gövde bloğunu birleştirirken baş ve kıç parçalarını mükemmelen uyum sağlayacak şekilde ayarladım ve yapıştırdım. Böylelikle parçalarda bir uyum sorunu varsa sorunlu kısmın, gemiye bakıldığında göze ilk çarpacak olan baş ya da kıç tarafında değil, orta kısımda ve alt tarafta kalması için zemin hazırlamış oldum. Ne kadar iyi yapmış olduğumu da birazdan göreceğiz zaten.





Memnun mesut bir sekilde alt gövde bloğunun orta parçasını da yerine yerleştirdiğimde facianın gerçek boyutu gözlerimin önüne serilmiş oldu. Üst ve alt blokların arasında boydan boya devam eden 2mm genişliğinde ve 2 mm derinliğinde bir yarık vardı. Bu şaka gibi görüntüye bakakalmışken bir yandan da ne yapılabileceğini düşünüp hızla o yarığı elime gecen her şeyle doldurup macunlamaya giriştim.



Macun savaşlarından yılmış bir halde zımparaya ara verip yine üç parçadan oluşan güverteyi test fittinge aldim. Yine aynı şekilde baş ve kıç tarafları oturtup orta parçayı yerleştirmeye kalktığımda gecenin ikinci sürpriziyle karşılaştım. Orta parça neredeyse 4 mm. kadar olması gerekenden uzundu. Ne kadar Koreli varsa şeklinde homurdanaraktan bu sorunu da giderdikten sonra güverteyi gövdeden geri söküp üzerinde switch, kablo falan geçsin diye bırakılmış olan delikleri doldurma işlemine başladım. Bu aşamada Evergreen'in 1 mm'lik plakası iş gördü. Levhanın tırtıklı olan tarafı üste gelecek şekilde kesip, yapıştırdıktan sonra zımpara ile seviye farkını giderdim ve olayı boyama ve eskitmeden sonra kabul edilebilecek hale getirdim.




Güverteye komple Tamiya XF-55 Deck Tan attıktan sonra hemen Burnt Sienna yağlı boya ile yıkadım. Normalde bu aşamadan önce parlak bir vernik atarak hem boya katmanını koruma altına almak hem de yağlı boyanın her yere lök gibi yapışmasını engellemek gerekir ama biraz vakitsizlik biraz da modelin geneline ağır bir eskitme uygulamayı kafaya koymuş olduğumdan verniksiz yıkadım güverteyi.




Yağlı boyayı kurumaya bırakıp ana gövdedeki yarığın tesviyesine giriştim ve işte en sonunda model boyamaya hazır hale gelmişti


Boyama, Dekaller ve Eskitme

Daha modele başlamadan önce gövdeyi nasıl boyayacağımı kafamda kurmuştum. Ama tesviye ve montaj sırasında karşılaştığım beklenmedik sorunlar yüzünden astar atmadan boyamaya girişmek zorunda kaldım. El işçiliğime güvenmekten başka çarem yoktu zira sabah olmak üzereydi. Kalan tesviye hatası varsa da az ölçüde olacağını düşünüyordum ve daha sonra modeli çok ağır bir eskitmeye tabi tutarak bunları gizleme kararı aldım.

Üst bloğu maskeleyip modelin alt bloğuna bir ince bir de tam örtecek kalınlıkta Tamiya XF-9 Hull Red attım.





Elde ettiğim sonucun beklediğimden de iyi olduğunu görerek aldığım ara gazı ile hemen X-10 Gun metal ile boyayacağım parçaları çerçeveden ayırıp, hızlıca elde temizledim ve bunları bir kontrplağa tersine sabitlemiş olduğum banda yapıştırarak boya attım. Boya kurur kurumaz parçaları ters taraflarından yapıştırıp tekrar boya attım


8-10 parçadan oluşan yelkeni (kule) hızla monte ettikten sonra bu kez gövdenin alt kısmını hızlıca maskeleyip boyamaya geçtim. Tamiya XF-54 Dark Sea Grey ile boyanacak parçaları da tesviye edip kontrplağa sabitledikten sonra hepsini boyadım.




Yelkeni ve diğer ıvır zıvırı güverteye hızlıca monte ettim. Ancak bunları daha sonra sökebilmem gerektiğinden topu, tüfeği yapıştırmadım. Yelkeni ise idareten tutacak kadar yapıştırıcı kullanarak sabitledim. Güverteyle gövdeyi birleştirirken bel vermeye eğimli olan güverte birleşim yerlerine Maskol şişesini ağırlık olarak koydum ve kalkmalarını önledim. Resimden de anlaşılabileceği gibi böyle bir işlem için 28 ml. ağırlık yeterliymiş:)




Bu aşamada saat sabahın 10'u olmuştu ve Ufuk Aydıner ve Serdar Aytemiz'in telefonda "Biz geldik hadi gel" demelerinden o yana da yaklaşık bir 10 dakika geçmişti. Apar topar çıkıp modeli Erenköy'den Yeşilyurt'a yarışmaya yetiştirdik. Üstü ve altı yepyeni, güvertesi ise anormal eskitilmiş olan modeldeki tek sorunun bu olmadığını, boyayıp hazırlamış olduğum mahmuzu da takmamış olduğumu, ancak yolda farkettim. O sırada yolu yarılamış olduğumuzdan "İnşaallah modeli arabaya indirirken düşmemiştir" temennisinde bulunmaktan başka bir şey gelmedi elimden. Sonuçta model mahmuzsuz, ipsiz, dekalsiz ve yarım yamalak eskitilmiş bir şekilde, üzerinde verniği dahi olmadan katıldı yarışmaya...


Yarışma patırtısı bitip de eve döndükten sonra bir hafta kadar modele yaklaşmaya korktum. Bu sırada beni sürekli "Hadi abicim yazacaksan yaz şu denizaltının yazısını" şeklinde taciz eden Ufuk Aydıner'den kurtulmanın başkaca bir yolu olmadığını görünce de çaresiz tekrar başına oturdum. Yelkeni güverteden söktükten sonra komple modele Tamiya X-22 tatbik ederek dekal ve eskitme aşamasına geçtim. Modeli eskitmeden önce bunun miktarını belirlemek lazım. Modelin gerçeğinin ne şartlarda bulunduğunu da hesaba katarak bir planlama yapmak lazım. Ben bazı kusurları saklayabilmek için modeli çok ağır bir eskitmeye tabi tutmaya karar verdim. Zaten güverte üzerindeki ağır eskitmeyle bir uyumsuzluk gösterirdi başka türlüsü. Detaylı bir yazı yazacaksam her türlü eskitmeyi de uygulayayım bari diye düşünerek işe koyuldum. Bunu her modele uygulamak doğru olmaz. Ancak elimizdeki zorlu savaş şartlarında bazen aylarca bakıma girmeden savaşan bir U-Boot olunca bu eskitmeyi uygulamakta bir mahsur görmedim. Önce takmayı unuttuğum mahmuzu monte ettim. Dekallerin geleceği yerlere ve yağlı boyanın iz bırakmasını istemediğim, yani eskimeyecek yerlere X-22'yi cam gibi parlayacak kadar tatbik ettim. Buralarda boya tutunacak yüzey bulamadı ve dengeli bir eskitme oldu. (Kime göre dengeli orası tartışılır tabii:) )


Dekal aşamasına geldiğimde ise modelin üçüncü sürprizi karşımdaydı. Dekal yerine bildiğiniz şeffaf çıkartma vardı karşımda! Ve de inanılmaz kalınlardı. Maket bıçağıyla bunları mümkün olan en ufak hale getirerek yerlerine yapıştırdım. Ancak önceden atmış olduğum parlak verniğin üzerinde dekaller kelebek konmuş ifadesi ile karşımdaydılar. Çaresizce üzerlerine Microsol tatbik ettim, belki biraz daha yayılıp yerleşirler diye. Bana mısın demediler. Dekallerin üzerine seviyeyi sıfırlamaya yakın miktarda parlak vernik attım. Bu işlem bittiğinde yelkenin üzeri bir otomobilin kaputu gibi parlıyordu. Bir modele başlarken dekallerine kadar her şeyini dikkatle incelemek gerektiği bir kez daha ispat olmuş oldu.


Mercimek tanesi büyüklüğünde bir parça Burnt Sienna yağlı boyayı sentetik tinerle sıvı hale getirerek yan taraflardaki tahliye deliklerine ve korkuluklara fırçayla sürdüm. Daha sonra bunları temiz bir bezle silerek deliklerde sintine ve yağdan kaynaklanan izleri simüle etmiş oldum. Aynı mantıkla korkuluklarda, mahmuzda vs. benzer paslanma etkilerini de ortaya çıkarttım. Denizaltılarda en çok eskiyen yerlerden biri olan yelkene de aynı yöntemle giriştim. Aslında gemi modelciliğinde alışkın olunmayan derecede bir eskitme oldu bu. Ama dediğim gibi işin içinde biraz da kusur gizleme amacı vardı. Boya miktarının çok fazla olmaması önemli. Kıyıda köşede kalmış yağ tabakaları yaratmak istemiyorsanız tabii. İz bırakacak kadar yağlı boya kullanmak yeterli.