Hawker Hurricane MK.IIC /Hasegawa
Hawker Hurricane MK.I / Airfix
1/48

H.Ufuk Aydıner





Bazı istisnalar haricinde İngiliz uçaklarından haz etmem, ve Hawker Hurricane kesinlikle o istisnalardan biri değil. İdris’in “uzun süredir etrafta adam gibi Hurricane modeli yok, al yap” sözleriyle geçen hafta toka ettiği bu kite, hazır PT-boat’a yurtdışından istediğim boyama bilgisini beklediğim şu süreçte el atayım dedim. Kitimiz Shigeo Koike imzalı kapak resmine sahip Hasegawa’nın 09052 numaralı Hawker Hurricane MK.IID Trop kiti.

Model içeri detay, az miktarda çapak içeren, tipik Hasegawa’nın minimum parça değişimiyle maksimum versiyon üretip satma mantığını gösteren parçalı kalıbına sahip.













Olaya ilk kanatlara el atarak girdim.



İlk iş olarak iniş farlarının duvarlarını kestim. Soldaki kanattaki yuva kesilmiş durumda



İkinci aşamada flapları Tritool testere yardımıyla yerlerinden çıkardım.



Styren levha ve çubuklardan keserek biçerek far yuvalarını imal ettim.







Dümeni yerinden kesip dışarda birleştirdim.



Flap yuvalarının kabasını styren plakalar yardımınıyla şekillendirdim



Flap yuvalarını düzgün yapabilmek için bu aşamada kanatları alt üst toplamak zorunda kaldım. Hasegawa deneyimlerim ışığında bu kanat yapısını gövdeye oturtmaya kalktığımda kısa metrajlı bir gerilim filmi çevireceğim yanılmıyorsam.

Kanatlar kapandıktan sonra far kablosu eklenmiş far yuvaları; ufak bir macun dokunuşu istemekte.



Mesainin son aşaması olarak dört parça olarak verilmiş ana gövdeyi sağ sol olarak iki parçaya indirecek şekilde yapıştırdım.



Flap yuvalarını kestğimi gören Arkut’la flapların üçgen sinirlerini nasıl yapacağım konusunda fikir teattisinde bulunurken şahsın “bende vardı bir adet set, dur bulayım vereyim takıp takıştır” şeklinde Eduard’ın setini bendenize takdim etmesiyle modelin yönü bir anda kutudan çıktığı şekilden detay setli versiyona döndü. Eduard tek çerçeveye sığamadığı için bir adet te buçukluk ebadında çerçeveyi kutuya tıkıştırmış. Setten koltuk, kemerler, envai çeşit kokpit parçası (kırkın üzerinde), kanopi aksesuarları, flaplar ve yuvaları, radyatör kapakları ve çeşitli bağlantı parçaları çıkmakta. Bu metal parçalara eşlik eden asetata basılmış göstergeler de olayın kaymağı durumunda.



İşe koltukla başladım. Metal koltuk kitin odun kalınlığındaki koltuğunun yanında oldukça leziz gözükmekte. Koltuğu kıvırıp eğip büküp şekline kavuşturduktan sonra yan panellerini takıp emniyet kemerlerine geçtim. Sutton harness tabir edilen bu emniyet kemerleri Eduard’dan çeşitli ambalajlarla temin edilebilmekte. Bu setin yanısıra boyalı ve boyasız jenerik RAF emniyet kemerleri setlerinden çıkmakta. Spitfire’larda kullanılan kemerlerle aynı olması ise modelciye döküman açısından kolaylık sağlamakta. Hurricane setinden çıkan emniyet kemerinin gövde bağlantısının diğer setlerin aksine tek parça verilmesi ise modelciler tarafından yanlış toplanılmasına müsaade etmemekte. Sutton harness Alman ve Amerikan kemer sistemlerine göre karakteristik bir fark içermekte. Koltuğun ortasındaki delikten yukarıya doğru Y şeklinde çıkan kemer bölümleri tepeden ters Y şeklinde inen kemer elemanlarının arkasına bağlanmakta. Bu şekilde pilotun bel kısmı her türlü uçuş rejininde sabit kalırken omuzlardan koltuğa bağlanan kemerlerin aksine nispi bir hareket serbestesi sağlamakta. Bu kemerlerin toplanmasında görülen en sık hata ise, yukarı doğru çıkan Y bölümünün kemer yerine koltuğun arkalılığna sabitlenmesi. Takdir edersiniz ki bu tip yerleşim koltuğun ortasından çıkan bölümün mantık dahilinde işlevini sıfıra indirmektedir. Bu bilgiler ışığında kemeri yerine takıp metal kafa zırhını yerine taktım. Kemerleri de eğip büktükten sonra bu alt grubun boyaya kadar olan bitmiş oldu.



Sırasıyla yan panelleri mevcut detaylarından arındırıp metal parçaları eklemeye koyuldum. Bu sürecin bir nevi meditasyon tadında geçmesi, dile kolay kırk küsür miniskül parça, komple kokpiti toplayıp boyayıp eskitip, gövdeyi kapadıktan neden sonra bu süreçte fazla fotoğraf çekmeyi unuttuğumu farketmeme sebep oldu. Mevcut tek foto maalesef sol panel. İşin daha da vahimi eklenen detayların yüzde sekseni standart bir görüş açısından farkedilmemekte, modeli ışığa doğru evirip çevirmek gerekiyor bir dünya.





Hasegawa’nın gene çok parçalı kalıp kabusundan dolayı birleştirme aşaması oldukça çetrefilli geçti. Yardımıma 32lik Ju-87, P-47, FW-190, Bf-109 kitlerinde benzer durumlarda yaşadıklarım tecrübe baabında yetişince bu aşamayı minimum kayıpla atlattım. Kanat birleşiminde üç yer, kokpit sırtı ve alt kanat arka gövde birleşimi haricinde pek macuna ihtiyaç göstermeyen kitin belki de tek sorunlu bölgesi bu saydıklarımın arasındakilerin sonuncusuydu. Gövdedeki tahta dokusunun alt kanat parçasının bir bölümünde devam etmesi, ve olukların birbirlerini karşılamaması radikal bir yöntemle olaya eğilmeme sebebiyet verdi. Alt kanadın bir santimlik oluk detayını tamamen macunla kapayıp gövdedeki olukların devamını zımparayla bu parçanın üstüne baştan işledim. Bu aşamada metal flap yuvalarını da zımparayla trimleyip yerlerine yapıştırdım.





Kokptin zayıf bir fotoğrafı, modelin finalinde adam gibi makro lensle çekerim artık.



Son olarak ince testereyle kanopiyi beş dakikalık bir çalışma sonucu ikiye ayırdım. Arka camın test amaçlı olarak gövdeye oturtulması sonucunda malzemenin et kalınlığı nedeniyle uygun yükseklik için bastırılması gerekliliği ortaya çıktı. Kanopi gibi kırılgan ve saydam bir parçanın uzun vadede bu tip baskı altında kristalleşme yapacağı gerçeği nedeniyle şimdiden bu soruna bir çözüm düşünmeye başladım. Çeşitli alternatiflerin arasından en zahmetsizini model o aşamaya geldiğinde bulurum herhalde.



En zahmetsiz çözüm Sayın Süleyman Girit tarafından bana ulaştırılan Squadron vakum kanopi oldu. Çok ince malzeme kullanılarak çift basılan kanopi modelciden kaynaklanan yanlış kesimlere ikinci bir alternatif sunuyor yedeğiyle.



Radyo kontrollü arabalarının polikarbon kaportalarını kesmekte kullandığım Tamiya marka lexan makasıyla işe giriştim.



Ön planda bulunan kitin orjinal kanopisi, arkadaki Squadron.



Razorback tipli gövdelerde, P-40, P-47, Hurricane, Wildcat, Hellcat gibi ve çok parçalı kanopiye sahip kompleks yapılarda, Stuka, donanma torpilcilerinin alayı gibi ray üstünde kayan kanopi elemanlarını model firmaları malzemenin et kalınlığı nedeniyle genellikle hakkaniyetiyle veremezler. Kanopiyi açık opsiyon olarak vermeyen Hasegawa Hurricane kiti de bu kollektif görmezden gelmenin bir mensubu. Tolga Özbek menşeili bu Hurricane fotoğrafında açıkça görülebileceği gibi kanopinin alt kenarları taşıyıcı rayı komple kapatacak kadar aşağıya uzanmakta.



Mevcut Hasegawa kanopisi, direkt oturtunca ibiş takkesi gibi görünmekte



Üstten kırılma noktasına kadar bastırnca bile oldukça havada kalmakta.



Squadron kanopiyle ise bu sorun tamamen ortadan kalkmakta.



Gelelim MK.IID olan kitimizin C’ye geri tadil edilirken yapılması gereken iki temel değişikliklerin ilki olan topların kanat içine sığmasını sağlayan damlalara. Teknik çizimlerin alayı bu kabartıları üstleri yassı yanları pahlı dikdörtgenler şeklinde belirtmişler. İşin enteresanı bu parçalara sahip Hasegawa kalıp kitler, MK.IIB, Revell MK.IIC bu parçaları teknik çizimlere uygun formda vermişler. Öte yandan gene Tolga Özbek menşeili fotoğrafta açıkça görülebileceği üzere bu kabartıların üstleri de eğimli ve yarım damla formuna oldukça yakın.



Bu parçaları en pratik nasıl yaparım diye bir süre düşündükten sonra İdris’te Il-2 Sturmovik kitine bakarken aklıma bir fikir geldi. Gözüme takılan uçakta bu tip detaylar olmamasına ve o esnada konunun tamamen alakasız bir mecrada olmasına rağmen nasıl birden aklıma geldiği ise ayrı bir muamma, ilham bu olsa gerek. Eve dönünce hemen uygun kalınlıkta kit çerçevelerinin arasından seçim yaptım.



Eşit kalınlıkta olanları belirledikten sonra bir sonraki işleme hazırlamak amacıyla bu parçaları kestim.



Mum alevinde iki parçayı doksan, diğer iki parçayı da daha yüksek açıda ısı yardımıyla eğdim damlaların ebat ve radyus oranını tutturmak için.



Tepe kısımlarını maket bıçağıyla kestim.



Zımparanın üstüne sürterek istediğim ebatlara getirdim.



Kanatların üstündeki yerlerine Tamiya yeşilkafa ile yapıştırdım.



Pactra laker tinerle Mr.Surfacer 1200’ü 70 tiner 30 astar şeklinde inceltip Badger 100LG ve geniş kafa kombinasyonuyla modele uyguladım. Canımı sıkan iki üç noktaya bilahare macun çekeceğim.





Son olarak seyrüsefer ışıklarının yuvalarını açtım keza Hurricane’de bir çok uçağın komple renkli seyrüsefer ışıklarını koruyan saydam parçaların aksine renksiz saydam parçalar kullanılmıştır. Dolayısıyla dısardan bakılıca görülen daire formlu renkli lamba ve kanadın astar rengidir.



Sonunda üç aşamalı olmasını planladığım boyama aşamasının ilkine geçtim. İlk olarak tayyaremizin alt rengi olan Azure Mavisini Gunze Sangyo Mr. Serisinin RAF Color 2 setinden çıkarıp Pactra Racing Finish laker tinerle inceltip modelin altına uyguladım. İsmi lazım değil bazı Saint Benoit’lı arkadaşın iddiasının aksine Azür mavisi Akdeniz mavisiyle aynı olmayıp Azür de Akdeniz demek olmadığını belirtmek isterim. Azür Pers kökenli bir kelime olup bir mavi tonunu tanımlamak için kullanılır, çivit mavisi, gök mavisi gibi. Kuzey Akdeniz kıyılarıyla bağdaştırılan Cote d’Azure sözü ise Frenk yazar Stéphen Liégeard’ın 1887’de aynı adlı kitabında böyle bir benzetme yapmış olmasıyla çıkmıştır, saygılar.



Üç inceltici bir boya oranıyla maviyi attıktan sonar mavi alanları Tamiya maske bandıyla korumaya alıp üst renge geçtim. Ana renk olarak Gunze akriliklerden H71 Middlestone rengini alkolle inceltip attım.



Kamuflajın son rengi gene RAF Color 2 setinden geldi. Dark Earth rengini yine pactrayla inceltip attım, bu sefer oran komple tiner dolu hazneye iki fırça ucu boyaydı.. Böylece overspray yapmadan düşük geçiş oranlı hattı yakaladım.



Maskeleri söküp bir sonraki aşamaya geçtim. Mavinin üstünde bir iki yerde gözüme çarpan kahve dumanlamalar var, ama nasılsa ikinci boyama aşamasında yokolup gidecekler.



Ritchie Blackmore ve Candice Night’tan mütevellit rönesans tarzı müziği rock tadıyla birleştiren Blackmore’s Night grubunun bütün albümlerini çalma listesine alıp maske olayına girdim. Dekalleri baz alarak her renk için daire maskeleri kesip hazırladım.



Forsların tam yerlerini belirlemek için ana daireleri geçici olarak yapıştırdım.



Bu daireleri baz alarak en dış çerçeveleri oluşturan dişi maskeleri yerleştirdim.





RAF’ın kullandığı bordo rengini kırmızı ve kahverengi karıştırıp çok az mavi katarak elde ettim ve maskelerin ortasına attım.



Bordoları maskeleyip beyazları attım. Burda beyazı açık gri ile külli miktarda kırdım.



Sırasıyla mavi siyah kahverengi ve kırmızı karışımı olan laciverti ve kızıl kahveyle rengi koyulaştırılmış sarıyı atıp maskeleri söktüm. Forslarda asimetriklikler ve ton farkları mevcut ama nasılsa komple üstleri boyanacak ilerde. Madem üstleri boyanacak neden full renkli forsları yaptın sorusu gelebilir. Mevcut fotoğraflarda bu uçakların orjinal gövde seri numaralarını taşırken yalnızca forslarının üstünün boyanıp bize gönderilmiş olup, standart dört haneli numaralar boyanıncaya kadar olan süreçte bu atılan boyanın altından ingiliz forslarının hayal meyal belli olduğu görülmekte. RAF dairelerini ve kuyruk bayrağını sırf gölge vermek amaçlı olarak tek renk te yapmak mümkün ama tam kapatıcı olmayan bir boyanın dört ayrı renk üzerinde değişik tonlar alacağı gerçeğini es geçmek anlamına gelir bu uygulama.

Sıra Afrika cephesine uygun eskitmede...







Afrika’nın şartlarını, anavatana uzaklığı nedeniyle sarf malzemelerin kıtlığını ve Almanların nefes aldırmadığı gerçeğini göz önüne alarak eskitme aşamasına geçtim. Öncelikle RAF forslarını ve boyayı zımparaladım. Bu işlem için 1200 numara su zımparası ve Squadron sanding stick’leri kullandım.





On küsüre bir oranında inceltilmiş Tamiya Buff ile renkleri soldurdum.



İnceltilmiş Tamiya enamel kromla, X11, bütün panel kenarlarını ve vida türevi zamkinosmetreleri belirttim. Sol kanadın işlem sonrası hali..





Çok inceltilmiş Tamiya Smoke’la panellerin üstünden geçtikten sonra Gunze Sangyo Soot rengini egzos izlerini yapmakta kullandım. Bu işlemlerde kullandığım tabanca Aerograph’ın Super 93 modeliydi. X-20A Tamiya tinerle inceltilmiş Tamiya X-18 yarı parlak siyahla panel aralarına akrilik yıkama yaptıktan sonra içine beyaz katılmış siyah yağlı boya ile pisliklerden oluşan akıntıları modele tatbik ettim. Gunze Sangyo’nun yağ rengiyle de motor bölgesindeki kaçakları yaptıktan sonra ilk aşamanın eskitmesi bitmiş oldu. Bu aşamada uçağın altını ellemedim.







Malta’daki direniş Almanların ikmal hatlarını kesmeleri sonucunda bir avuç RAF uçağına bağlıyken uçağımızın mensup olduğu filonun Afrika’dan Malta’ya kaydırılması sonucu ada savunucuları nisbi bir rahatlama hissederler. Malta’ya intikalin ardından uçaklarımızın altı çift renge boyanır.

İlk iş olarak kanat altı forslarının ebatlarını belirleyip vinil folyodan bu alanların maskelerini kestim ve forsları maskeledim.





Daha sonra deli bağlar gibi arka gövdeyi, dikey stabilizeyi, kanat hücum henarlarını ve tropikal filrenin etrafını Tamiya bantla maskeledim.



Hep denemek istediğim tuzlama metodu bu modele kısmetmiş. Alt boyanın görünmesini istediğim yerine ince fırçayla su sürdüm.



Daha sonra üstüne tuz döktüm. Kısa bir süre bekleyip uçağı sallamak sureityle tuzun fazlalıklarını olay mahallinden uzaklaştırdım.



Gunze Sangyo Mr. Serisinden Sky rengini Pactra laker tinerle inceltip yüzeye uyguladım.



Boyanın kurumasını müteakiben geniş bir fırçayla tuzlardan kurtuldum



Metrelerce Tamiya bant harcayıp uçağın merkez hattını belirledikten sonta Sky rengini korumaya aldım.



Koyu griyle açıkta kalan alanları boyadım, değişik koyu gri tonlarıyla bu alanlarda oynadıktan sonra siyahla panellerin üstünden geçtim. Bu iş için Tamiya X-18 yarı parlak siyahı kullandım. Ve boya kuruduktan sonra tuzları yüzeyden aldım. Şu an itibariyle uçağı sallayınca içinden tuz sesleri gelmekte

Uçağımız Malta’da yıpranmaya hazır artık.





Hazır hörikeyn olayına girmişken, aradan çıkarayım dedim. Model Airfix Mk.I 1/48 ve on küsür sene önce Canyoviç tarafından yapılmış ve kalın bir vernik tabakasının kapladığı Aeromaster boyalarla boyanmış.



Fındık fıstık yemek suretiyle forumları dolanırken maket bıçağıyla modeli çıtır çıtır söktüm. Bu aşama beş dakika civarı sürdü.



Sonra Baremetal marka scriber ı elime alıp modeli içeri detaya çevirmeye başladım. Bu süreç 20 dakika civarı sürdü. Gövdedeki vida hadiseleri ise ekstradan bir on dakikamı aldı.





Hazır elim değmişken dümeni de ayırdım.



Camı alkolle temizledim.



Stinca marifetiyle bütün boyayı on dakika gibi kısa bir sürede temizledim. Modelciler.org ve Modelsitesi olarak böyle bir ürünü geliştirip model camiasına sunmanın gururunu bir kez daha yaşadım. Kanopiyi açmayı planlamadığım için kokpiti olduğu gibi bıraktım. Yapışacak yüzeyleri temizleyip modeli komple toparladım. Bu aşamada toplam yirmi dakika sürdü. Bol bulamaç macun uygulayıp bir sonraki aşamaya geçtim.



Resimdeki malzemelerle kanopileri maskeleme işine başladım.



İki uçağın kanopilerinin maskelenmiş hali. Süre mi? Yirmi dakika



RAF kokpit ve iç aksam rengi olan RAF interior green rengini en düzgün yansıtan boya olan Humbrol 78 ile kanopilerin içten görünecek rengini uyguladım.



Hazır pistolede boya varken MK.IIC’nin yeşile boyanması gereken yerlerini de elden geçirdim.





Pistolede kalan boyayı MK.I’e sıkıp tesviye falsolarını belirledim.



Birikmiş dizilerimi, Sarah Connor Chronicles, Stargate Atlantis, seyrederken Mk.I’i kurcalamaya devam ettim. Hasegawa kitinin aksine Airfix yaşından ötürü doğal olarak seyrüsefer ışıklarını ayrı saydam parça olarak vermemiş. Yerlerini belirleyip kanadın ilgili bölümlerini testere ve yankeski kombinasyonuyla uçurdum.





Kanat altlarında olması gereken kovan yerlerini işaretledim.



İnce matkapla gerekli delikleri açıp maket bıçağıyla kovan çıkışlarını kestim.





İniş farlarının yuvalarını boşaltıp kanat iç aksamının destek kirişini ince stiren çubuktan ekledim.



Kanat uçlarına uygun kalınlıkta bir pleksi parçasını japonla yapıştırdım.



Kabasını törpüyle aldıktan sonra sanding sticklerle pleksiyi kanada uygun forma sokup lambaların son şekillerini verdim.



Tırnak parlatıcısıyla parçaları iyice parlattım, daha sonra boyama aşamasından sonra yerine takmak için yerlerinden söktüm.







Pactra laker tinerle inceltilmiş Mr.Surfacer 1200 ile komple modeli astarladım.







Tamiya X-18’le ön gölgeleme yaptım.



Pistolede kalan siyahla sol kanadın altını boyadım.



Gunze Sangyo Mr.Color serisinden Dark Earth rengiyle ana rengin ilk kısmını attım.



Aynı serinin Dark Green rengini serbest el atıp üst kamuflajı bitirdim.





Altını maskeleyip MK.I’in alt rengi olan Sky’ı Mr.Color serisinden uyguladım. Eldeki dökümana göre sol kanat altının kesin siyah olduğunu bildiğimiz bu tayyarenin alt boyama şeması olarak iki alternatifimiz mevcuttu, ya benim boyadığım gibi full sky, yada yalnızca sağ kanat beyaz, motor kaputu altı, arka gövdenin altı ve arka yatayların altı aluminyum. Arkut’un ikinci şema üzerinde daha ısrarcı olmasına karşın beyaz kanat altına aplike edilecek kare forsun nasıl bir şekilde olacağı, keza forsların kenarı beyaz, konusunun tarafımdan içinden çıkılamayacak bir durum arzetmesi sonucu daha az hataya mahal veren full sky versiyonu seçtim.



Mk.IIC’ye döndüm, fotoğrafta gördüğünüz oranda boya,X-18, tiner,X-20A karışımını hazırladım.



Bu sıvıyı detaylara dokundurup modelin hatlarını çıkardıktan sonra çeşitli panellere lekesel olarak uyguladım.



Siyah yağlı boyayla pislik akıntılarını, Gunze Oil ile yağ akıntılarını, Soot ile barut lekelerini, Tamiya wathering stick ile kanat altındaki çamur artıklarını, Tamiya enamel krom ile metal soyulmalarını yaptıktan sonra, Tamiya smoke ile son gölgelemeyi ve kartuş islerini yapıp genel eskitme aşamasını sonlandırdım.





Fotoğrafta görünen dümenlerin arkasında bulunan formasyon ışıklarını kestim.



Fotoğraflara bakarak kare forsların ebatlarını çıkarıp forsun dış hatlarını belirleyen kare mastar şablonu folyodan kestim.



Forsların geleceği yerleri bu şablonu yapıştırdım.



Tamiya maske bandıyla etrafını çevirip mastarı yerinden çıkardım.





Bu işlemi dört fors için tekrarladım..



Selulozik tinerle inceltilmiş Tamiya akrilik beyazla bu alanları boyadım.





Aynı beyazla dümenleri de boyadım.



Uçağın profil fotoğrafını elimdeki dökümanla karşılaştırmak için çektim.



Hurricane yapacağım dedikten sonra yağan dökümanlardan yanılmıyorsam sayın Nahit Otuzoğlu tarafından yollanan bu fotoğrafı incelemeye başladım.


Uçağın alt boyamasını yüksek ihtimal doğru yaptığımı farzedip üst tarafa yoğunlaştım. İlk bakışta göze çarpmayan detayları belirledim. Arkadan öne doğru gidersek;
- Dikey stabilizedeki normal Hurricane şemasında bulunmayan koyu bölge.
- Gövde yanında normalden geride ve daha dik biten koyu bölge, muhtemelen gövde RAF tanıtlama işaretlerinin üstü kapatılmış
- Kanadın ucundaki koyu bölge; standart Hurricane şemasına uymakta.
- Gövde ortasından geçen koyu bölge. Standart Hurricane şemasına uymakta ama bez kaplı kısımlara oranla daha solgun olduğu için metal kısımdaki boya sınırı ilk bakışta belli olmamakta.
- Kanopiyi de kapsayan koyu bölge, Standart Hurrcane şemasında olmayan üst kaporta sınırlarını takip eden koyuluk.
- Egzos isinin şekli ve yoğunlul oranı.
- Burundaki koyu bölgenin uçağın geneline göre koyu olması.
- Dikiz aynasının olmaması.

Bu verilerden çıkan sonuçlar ise;

Uçağın genel boyasının solgun olduğu, bu solgunluğun metal bölümlerde daha çarpıcı bir şekilde gözüktüğü ve taze yeşil boyayla motor kaputu ve burunun baştan boyandığı. Dikiz aynasına gelirsek, Airfix kanopiyle macera yaşamamak için hiç kurcalamamaya karar verdim.



Bu bilgiler ışığında paterni daha sonra ince ayar yapmak üzere rötuşladım.



Ay yıldızın standart olmaması ve mevcut uyabilecek ekalleri kara günler için saklamayı uygun gördüğüm için vektörel bazda çizdim. Bu işlem esnasında MK.IIC’nin normalden daha etli olan ayını da çizdim. Sıra numaralara gelince dikkatimi 2710’daki birin kalınlığı çekti. Resmi numara yataya paralel gelecek şekilde çevirip incelemem sonucu esasında 1’in kalın olmadığını, açılı durduğu için dikeyler ve yataylar şeklinde çalışan pikseller yüzünden tonların değer kayması sonucu o şekilde görünüdüğünü farkettim. Numaraları da çizdikten sonra Roland kesici yardımıyla folyodan bu grafikleri kestirdim.





Beyaz attığım yerleri maskeledikten sonra sıra kırmızıya geldi.



Maskeler söküldükten sonraki hali.





Numarayı da boyadıktan sonra Tamiya Buff, maske bandı ve taze boyayla ton farklarını yansıtmaya çalıştım. Bu aşamada egzos izini de siyah zemin üstüne griyle yaptım.



Fotoğrafı siyah beyaza çevirip elimdeki dökümanla karşılaştırdım. Orjinal fotoğraftaki etkiyi yüksek oranda yakaladığını gördüm. Belki komple arka tarafı biraz daha soldurabilirim.



Panellerin üstünde taze boyayla geçtikten sonra Mk.I’de artık eskimeye hazır.





Mk.IIC’de kullandığım yöntemlerle Mk.I’i eskittim.







İki uçak bir arada.





Son dönemece yaklaşırken tamamlayıcı parçalara yoğunlaştım. İlk aşama pervaneler. Mk.I’in üzerinde mevcut olan Rotol pervane ve ona uygun abağını aynı kitin, Airfix, kullanılmamış parçalarını İdris’ten temin ederek DeHavilland metal pervane ve ona uygun abakla değiştirdim. Abağı kırmızıya boyayıp pallere metal eskitmesi yaptım. Mk.IIC’nin abağını beyaza boyayıp Rotol marka ahşap ve kompozitten mütevellit pallere ise çizikler şeklinde ahşap eskitmesi yaptım..



İniş takımları. Airfix Mk.I’in tekerlekleri zaten dağılmıştı. Lastiklerin iç kısmını dikmelerden ayıramadığım içinyalnızca kalıp izlerini ve yapışma yüzeylerini temizleyip tekrar birleştirdim.



Kapakların hali daha da fenaydı. Yapıştırıcı izlerini temizleyip yüzeylerini zımparayla düzelttim ve eksik bazı detayları ekledim.





Eritilmiş çerçeve parçalarıyla fren kablolarını yaptım.



İç kısımlarını X-11 Tamiya enamel kromla boyadım. Dışlarını ise uçağına göre muameleye tabi tuttum, Mk-IIC’nin kapaklarını önce Azure atıp tuzlamayla Sky ve siyah attım.





Lastikleri boyayıp, Baremetal foil ile fren kablolarının kelepçelerini yapıp inceltilmiş siyahla detayları oryaua çıkardım.



Egzoslara Gunze Sangyo pas rengine boyayıp gene aynı firmanın Soot rengini yüksek oranda inceltip Aerograph Super 93’le uyguladım.



Mk.I’in ayaklandıktan sonraki hali. İki uçağın abakları bilahare eskitilecek.





Sıra Mk.IIC’yi Türkiye’ye yollamada. İniş takımlarını takıp yuvalarını eskittikten sonra, gene iki uçağın tekerlekleri bilahare eskitilecek, Sky, siyah, Middlestone ve Dark Earth renklerini yüksek oranda inceltip değişen yoğunlukta altını tamamen kapamamasına özen gösterip RAF tanıtlama işaretlerinin üstüne attım.























Dümenlerin kırmızısını beğnmeyip komple boyasını söktüm. Aynı şekilde maskeleyip boyadım, olmadı. Üçüncü denemde kırmızının üstüne beyazla ay yıldızı yaptım, bu seferde beyaz kalın oldu, tekrar söktüm. Dördüncü denemede Mk-IIC’nin dümeni düşüp anlamsız bir şekilde paralandı. Üstteki çıkıntı kayboldu, bir tarafı açıldı.



Macunla hasarı kapayıp ince stirenden çıkıntının kabasını yapıp macunla şeklini toparladım.







Kanat ucu lambalarının içine birer delik delip bu delikleri boyayla doldurdum. Hurricane’lerin kanat ucu seyrüsefer ışıklarının yapısına eğilelim. Bu yapı yuvarlak küçük birer lamba ve onu koruyan renksiz saydam bir korumadan oluşmakta bazı uçaklarda görünen beyaz lamba üstü renkli koruma camının tersine. İkinci dikkat edilmesi gereken nokta bu lambaların renkleri. Gemilerde ve bazı uçaklarda yeşil olan sancak lambası Hurricane’lerde mavidir, 109 ve bilumum dönem uçağında olduğu üzere. Bu renkleri direkt Tamiya’nın opak renklerinden kullandım.



İniş lambalarına döndüm. İnce telden farların önündeki ampulü taşyan yapıyı imal ettim. Gene Hurricane’de bu lamba orjinal bir şekilde kullanılmış. Direkt ileriye doğru aydınlatan bir lamba yerine uçaksavar projektörlerine benzer bir husus sözkonusu. Üçlü kol tarafından taşınan lamba ışığını arkadaki yansıtıcı yarımküreye yansıtmakta, ordan yansıyan ışık huzme olarak ileriyi aydınlatmakta.





Sırada kuyruk formasyon ışığı var. Lazım olan malzeme arkadaki çıkıntı ebatlarında yarım küre saydam bir zamkinosmetre. Elimizedeki malzemeler, Zippo, yan keski, saydam çerçeve ve tritool daire şablonlar.



Saydam çerçeveyi önce yakıyoruz, buharını solumayın zehirli;



Alevini üfledikten sonra vakit kaybetmeden daier şablonun uygun çapına bastırıyoruz, voila.



Yerine saydam yapıştırıcıyla mıhladıktan sonra. En son aşamada saydam morciverte boyanacak bu lambalar, blacklight tadında.



Mk.I’in namlu bezlerini kırmızıya boyanmış baremetal folyoyla yaptım. Bu bezler namlu çıkışı kanat içinde bulunan dönem uçaklarında çok kullanılan bir malzeme. Hem aerodinamik yapıyı koruyan hemde içeriye pisliğin girmesini önlemektedir. İngiliz uçaklarında bu bezler kiremit rengine yakın bir kırmızı olup Amerikan uçaklarında genelde beyazdır. Misal, http://www.modelsitesi.com/makaleler/ufuk_Corsair/03.htm Bu bezlerle ilgili son bilgi. Uçuştan evvel yapıştırılıp, tüfekler ateşlendiğinde delinip daha sonra yenisiyle değiştirilmektedirler. RAF uçaklarında beze rengi veren boya yapışkan nedeniyle yumuşayıp bu renk zamanla kanada çıkmaktadır. Bu nedenle eğer bezi yapmaya üşenirseniz bu alanları koyu transparan kırmızıyla boyamanız gerekmektedir.



Mk.I anten ve pitot haricinde bitti gibi, dümeni soldurup gövdenin arkasına komple mat vernik atıldı bu arada.







Mk-IIC’nin son hali. Ufaktan sıkılmaya başladım ama finale az kaldı.



En çok gözümde büyüyen işe girdim. Photoetch flapların yapımı.İnce ince japonla yapıştırıp bu aşamayı da kazasız belasız atlattım.



Sıra Mk.IIC için gereken son eklemede, Hispano topların yapımı. Uygun çapta stiren çubuğun ucu oydum, etrafına stiren boru parçası geçirdim ve ince telden soğutma kanallarının yay şeklini yaptım.dört namlunun sarım sayıları pek tutmasa da görüntü olarak durum kurtuldu.





Mk.I’in olmayan anten mastını stirenden yapıp antenini gerdim. Alt gruplar halinde toplanan geri kalan parçaları da modellere ekledim. Mk.IIC’ye ekstradan radyatörün girişinde bulunan çubuğu ve arka desteklerini yapıp modelleri bitirdim. Mk-I’in pitosu stirenden imal edildi vs.





















Teşekkür

Hasegawa kitin temininde ve Airfix kitin ekstralarının tedariğinde Sn. İdris Arifağaoğlu'na,
Modeli yapılan MK.IIC'nin referans fotoğraflarının temininde Sn. Tolga Özbek'e,
MK.IIC'nin orijinin teyidinde Sn. Mehmet Şekercioğlu'na,
İngiliz menşeili uçaklar konusunda kritik yardımlarından Sn. Tolga Ülgür'e,
Vakum kanopi desteği nedeniyle Sn. Süleyman Girit'e,
Renkler ve patern konusunda Sn. Arkut Yüksel'e,
Modele yönelik kritik eleştirileri nedeniyle Sn. Ahmet Dönmez'e,
Hurricane konusunda tamamlayıcı bilgileri sebebiyle Sn. Kürşad Albayraktar ve Sn. Nahit Otuzoğluna
ve çeşitli aşamalarda desteğini esirgemeyen modelsitesi camiasına teşekkür ederim.